İçimizden Biri

30 Ekim 2009 Cuma



-“Maç öncesinde taraftarını selamlamaya giden futbolcularımıza durduk yerde yapılan saldırı, özellikle kaptanımıza bilinçli şekilde yapılan taciz ve atılan yumruklar, küfür, yabancı madde yağmuru, futbolculara atılan içi su dolu balonlar. Keita’nın gözünün çıkmasına ramak kalan yaralanması, hakemin başına gelen yabancı cisim ve atılan dikiş, yapılan tıbbi müdahale…

Ayrıca küfür konusunda altını çizmek istediğim bir nokta var. Kaptanımız Arda’ya 55 bin kişi toplu halde küfür ediyor. Fenerbahçeli hiçbir yönetici müdahale etmiyor, sessiz kalıyor”



-"Arda Galatasaray kaptanıdır ve hiçkimse de Galatasaray kaptanına el kaldıramaz. Bunun böyle bilinmesi lazım. Arda genç bir futbolcu ve ona herkesin sahip çıkması lazım önemli olan futbolcuyu kazanmaktır."


Devamı burada.

Dünden beri merakla bekliyordum Haldun Üstünel'in basın toplantısını, söyleyebileceklerini az çok tahmin ediyordum aslında, tahmin ettiklerim doğru çıktı ve o, içimizden biri olarak herkesin günlerdir düşündüğü şeyleri bir bir dile getirdi basının önünde bazılarına anladıkları şekilde bir cevap verebilmek için. Hislerimize bir bir tercüman oldu söylediği her cümleyle, her kelimeyle.
Ağzına sağlık Haldun Üstünel. İyi ki Galatasaraylısın, iyi ki Galatasaray'dasın.

Read more...

10²

28 Ekim 2009 Çarşamba





**Foto buradan alıntı.

Read more...

2 ay

25 Ekim 2009 Pazar

Sağlık Raporu:Milan Baros

Emre Belözoğlu ile bir pozisyonda giriştiği ikili mücadele sonucu sakatlanarak oyunu terk etmek zorunda kalan Milan Baros, soyunma odasında yapılan ilk müdahalenin ardından Bakırköy Acıbadem Hastanesine nakledilmiştir. Yapılan ayrıntılı muayene ve tetkiklerde sol ayak ikinci ve üçüncü tarak kemiklerinde kırıklar tespit edilen Milan Baros’un ayağı hemen alçıya alınarak hastaneden taburcu edilmiştir.




içimden o kadar çok şey demek geliyor ki o çubuklu insan(??)'a,
toparlayamıyorum bir türlü kafamı.
o yüzden
susuyorum.

Read more...

Adamsın Sipsi!

24 Ekim 2009 Cumartesi


Nasıl bir evlilik diye düşündün mü hiç?

Güzel şaşalı bir düğün yaparız, Allah izin verirse. Belki Ali Sami Yen'de yaparız, Nevizade Geceleri çalarken Ali Sami Yen'de düğünü patlatırız. Kim bilir belki de tribünlerde 25 bin kişi, masalar sahanın ortasında, güzel sanatçılar... Hem konser hem Nevizade Geceleri eğleniriz işte!

Şimdi diyenler olmaz mı, Arda parayı götürecek?

Biletleri bedava yaparız.





**Sen iste yeter ki, Ankara'dan bile geliriz biz Ali Sami Yen'de patlatacağın düğüne :))


***Röportajın ve resimlerin devamı için; tık


Read more...

Derbi?



Futbolla ilgili bilinen bir çok aforizma vardır.Bir çok blog sitesinde görebilirsiniz bunları.Beni en çok etkileyeni Maier Lorenz'in 'Hiç kimse takım seçmez,sadece kendini ona ait hisseder' sözüdür.
Ben takım seçme hakkı olmayan bir çocuktum,beş kişilik ailede en küçüktüm ve benden önceki bütün fertler Fenerbahçe'ye gönül vermişti.Tıpkı sülalemin çoğunluğu gibi.Fenerbahçeli olmam için bana çektirmedikleri eziyet kalmamıştı.Fakat şanslıydım,çünkü 90'lı yıllarda doğmuştum.Ailemin aksine ben kendimi çok yakın hissediyordum Galatasaray'a.Galatasaray'ın altın yıllarını yaşadığı zamanlarda çocuk olan her insan gibi..Birazda baskıya karşı tepkiydi benimki.
O yaşlarda Galatasaray'ın o güzel dönemlerinin biteceğini düşünmüyordum.Bu gerçekle yüzleşmem ilkokul dönemlerime denk geldi.Çok değil,1-2 yıl önce 'hangi takımlısınız?' sorusuna sınıfın %90'ı Galatasaray derken,bu sayı zamanla azalıyordu.Maddi sıkıntılar başlamış,o güzel yıllar geride kalmıştı.
İşte o dönemler,daha önce farkında olmadığım bir şeyi fark etmiştim.Fenerbahçe derbilerinin önemini.Artık ailem tarafından tuttuğum takım kabullenilmiş,ben 9-10 yaşlarına gelmiştim ki o malum derbi yaşandı.O zaman bir şeyin daha farkına varmıştım,Fenerbahçe taraftarının kafa yapısının.50 küsür yaşındaki amcamda,benden 1-2 yaş büyük kuzenimde aynıydı işte.Futbolla alakası olmayan ablam ve annem bile anlamsızca yükleniyorlardı bana.Yıllarca derbiler benim için işkence oldu,alınan kötü sonuçlar sonrası herkesin hedefi oluyordum.Sırf derbiler değil,üç sezondur hasret olduğumuz şampiyonluk da canımı sıkıyordu.Bu üç sezonun 2'sinde Fenerbahçe şampiyon olmuştu.
O yıllarda öğrendim kötü gün taraftarı olmayı.Takımımı savunmaya o yaşlarda başladım.Başarılar sonucunda Galatasaray'ı seçmiş bir neslin içinde olmama rağmen.
O zamanlarda dahi hiç bir zaman pişman olmadım Galatasaraylı olduğum için.Hayatımda ki en doğru,en güzel şeydi benim için.Hep de öyle kaldı.
2005-2006 sezonu bir çok Galatasaraylı için çok önemlidir.14 Mayıs 2006'da O 'kötü gün'lerin bittiğini düşündüğümüz bir sezondur.
Maddi sıkıntılara ve Fenerbahçe'nin şampiyonluğu garantilemesine rağmen benim umudum vardı.Ve bir şey oldu.Bütün Galatasaraylıların bildiği,diğer takım taraftarının anlayamadığı bir şampiyonluk yaşadı Galatasaray.Hayatım boyunca gördüğüm en fanatik Fenerbahçeli olan büyük amcamı ilk defa o gün ağlarken gördüm.Uzun bir zaman sonra telefonlara çıkmayan taraf değişti bizim ailede.O gün tekrar şükrettim Galatasaraylılığıma.Hiçbir derbinin sonucu bana o sevinç gözyaşlarını döktüremezdi.
O sezondan sonra bir çok derbi oynadık.Fenerbahçe'yi kendi evimizde yenip şampiyonluk yolunu da açtık,o sezon şampiyonda olduk.Hatta teknik direktörsüz.Fakat hiçbir derbi bir insana takımına inanmanın ve bunun sonucunu almanın verdiği keyfi veremez.Hiç bir kupa bir insana güveneceği bir şeyin olduğunu bilmenin rahatlığını hissettiremez.

Read more...

Sen var ya sen

23 Ekim 2009 Cuma



Öncelikle,
bu sefer Kewell'ın golünü önceden hissedemedim çünkü golü göremedim! Golü Canlı canlı izleyemediğim için saymıyorum bunu, Fenerbahçe maçında bir daha gol atacaksın Kewell,anlaştık mı?? :)


Kewell'ın golünü izlememiş, daha doğrusu izleyememiş olmanın nedeniyse maçın benim açımdan binbir türlü aksiliklerle başlamasıydı.. Tnt bu sefer bizim maçı yayınlamadığı için babamla yollara düşüp Çayyolu'nda her zaman maç izlediğim cafede izlemeye gittik maçı, ama 24.dakikada elektrikler kesildi! Sanırım bende bir uğursuzluk var diye düşünmeye başladım çünke elektrik bundan en son 3 hafta önce ve Strum Graz maçı oynanırken kesilmişti. aynı şekilde elektrik kesintisi olunca bende bir uğursuzluk olduğunu o maçtaki gibi berabere biteceğini düşünüyordum ama neyseki beklediğim gibi olmadı, o kadar da uğursuz değilmişim! Maçı SMS'le anlatacağım diye söz verdiğim arkadaşlarımdan "1-0 öndeymişiz" haberleri gelince, elektrik de bir türlü gelmeyince mecburen cafeyi terkedip Park Caddesi'ndeki- bu sefer jeneratörlü- başka bir Cafeye gittik.
içeri girer girmez Nonda'nın gol atması da ayrı bir güzellikti ama sözüm sana d-smart;
devre arasında 15 dakika boyunca reklam vermeyi biliyorsun, 2 tane reklam az verin de maçın ilk yarısını kaçıranlar için ilk golü gösterin yahu!! Ancak eve geldikten sonra maçın 00:30daki tekrarından izleyebildim Kewell'ın golünü ve kaçırdığım 15-20 dakikayı.

Takım olarak çok iyi oynadığımız maçlardan birini izledik dün akşam, Nonda yine boş geçmedi ve iki güzel golle galibiyeti getiren isimlerden biri oldu,Keita'nın geldiğinden beri takım için yaptığı olumlu şeyleri saymaya başlasam öğleden sonraki dersime geç kalırım- o kadar çok ki- , az ve öz olarak mükemmelsin Keita diyip geçiyorum o yüzden..
Sahada onun için 70.dakikada pili bitiyor diyenlere inat dakika 89 küsür olmuşken hala yorulmamış, gol pozisyonuna giren bir Kewell vardı dün akşam, ve iyi ki de var. son 2 maçtır yaşadığı yükselişi bu maçta da sürdürdü.

Keşke bir de son yenilen gol olmasaydı, her ne kadar 4 gol atıp galibiyeti fazlasıyla garantilemiş olsak da "her maç en az bir tane basit gol yiyelim" durumundan vazgeçmek gerekiyor bir an evvel, hele ki önümüzde Kadıköy deplasmanında yapacağımız zorlu maç varken..

Son olarak, dün de tribünde söylenen "Sen var ya sen" i gittikçe daha çok sevmeye başladım ben, ilk olarak Eskişehirspor maçında söylenen andaki görüntülerden duymuştum, ardından Ankaragücü maçında tribünde bağıra çağıra söylemekten en keyif aldığım tezahüratlardan biri oldu, 2 maçtır da tribünde söylendiğini duyunca televizyonun karşısına geçip "şaaampiyoon oolalıım" diye eşlik edesim geliyor, işte bu yüzden bu yazının başlığını "Sen var ya sen" koyuyorum.



"Ne? Ben mi attım golü? Görmediniz mi Servet'i? Eh, madem şarkımı da çalıyorsunuz ben atmış oliyim, peki!" :)))

Read more...

Olmuyor,sensiz olmuyor..



Maç çıkışı, eve gitmek için arabaya bindiğimizde bu şarkı çalıyordu.
Gözlerim dolu dolu dinledim,zira bundan daha güzel bir şarkı ifade edemez heralde şu anki duygularımı..
Gündüz 6 saat dersim vardı bu yüzden inanılmaz yorgunum, dolayısıyla detaylı bi maç yazısı ancak yarına kaldı ama duygularımı yazıya dökmeden bu geceyi sonlandırmak istemedim.




Son olarak;



Şaaampiyoon oolalıııım!!

Read more...

Kim?

20 Ekim 2009 Salı

Teoman şarkılarının büyük bir çoğunluğunun genel özelliğidir bu bana göre.. Genelde bir şarkısını ilk dinlediğimde "bir daha dinlemem ben bunu,sevmedim" diye es geçiyorum veya birkaç kere dinleyip rafa kaldırıyorum, sonra aradan zaman geçince tesadüfen biryerlerde duyduğumda "aa ne güzelmiş aslında bu" diye yeniden dinlemeye başlıyorum, zamanında bir kere dinleyip sonrasında yüzüne bakmadığım şarkı birden en sevdiklerim arasında yerini alıyor..
"Kim"
de bunlardan biri..Candan Erçetin de şarkıyı Söz-Müzik Teoman albümünde seslendirmişti ama Teoman versiyonu bambaşka.. Üç-dört gün önce Ceyda'yla konuşurken msnde dinlediği müzikler kısmında görüp "neydi bu şarkı,hatırlayayım bi" diyerek dinlemeye başladım, o günden beri de 100-150 kere dinlemişimdir sanırım..
Müziği mükemmel,sözlerine diyecek sözüm bile yok,buraya linkini koymuşken bir kez daha dinliyim en iyisi..

kim dinleyecek kalbimi
bakacak yüzüme güzelmişim gibi sanki

Read more...

Kaldığımız Yerden Devam: 4-3

18 Ekim 2009 Pazar




Burada yazmıştım 1 ay kadar önce, ne zaman Kewell gol atacak olsa içime doğuyor diye..
Evet, bugün de aynı durumdaydım.. bütün gün kiminle maçı konuştuysam "Kewell gol atacak" dedim, ve dakikalar 23'ü gösterdiğinde Kewell bir kez daha "bak şimdi,birazdan öyle bir gol atacağım ki ardından gol dediğin böyle atılır işte diyeceksiniz" konulu golünü attı,böylece hem ben yanılmamış oldum, hem de gerek golüyle gerek de gol sonrasında "eskisi" gibi sevinmesiyle çook mutlu etti bizi Lord :)

Maçın geneline gelirsem,
Bol gollü, dolayısıyla -özellikle son 10 dakikasında- adrenalinimin tavan yaptığı bir maçtı..
Özellikle Eskişehir, Sturm ve -her yönüyle hiç bir zaman hatırlamak istemediğim- Ankaragücü maçlarıyla kıyaslarsak çok formda bir Galatasaray vardı sahada. Bunu da maçın başında ortaya koyduğu baskılı oyunla gösterdi zaten ve çok geçmeden Kewell'ın mükemmel golü geldi, 2. golden sonra Galatasaray oyunun kontrolünü tamamen ele almışken ve farka gideceğimizi düşünürken hiç hesapta olmayan bir şekilde Trabzonspor'un golü geldi, ve bu gol bütün hesapları bozdu. İkinci yarıysa tam bir gol düellosu şeklindeydi ve her ne kadar izlerken baya bir gerilmiş olsam da son zamanlarda izlediğim en keyifli maçlardan biriydi, seviyorum böyle ölüp ölüp dirildiğimiz maçları izlemeyi!
Atılan 4 gol harika olsa da, yenilen 3 golün bir daha tekrarlanmaması için önlemler alınması gerekiyor, özellikle de önümüzde bu kadar önemli ve arka arkaya 2 tane maç varken.
Sabri'ye zamanında söylediğim-saydığım- lafların hiç birinden dolayı pişman değilim, ama bu çocuk beni şaşırtmaya devam ediyor. Bu akşam da sahadaki en başarılı isimlerden biriydi. Arda her ne kadar gol atmış da olsa formsuzluğu tam olarak düzelmiş değil, ama geri dönüşünün Fenerbahçe maçıyla olacağını düşünüyorum. Hakan Balta ve Ayhan'ınsa bir an evvel toparlanması gerekiyor. Ayrıca, Keita'ya burdan sesleniyorum: iyi ki varsın! Kuşkusuz sahanın en iyi isimlerinden biriydi.
Kewell sa,attığı gol,maçın başındaki pozisyonları ve oyundan çıkana kadar oldukça iyi oynaması bir yana, gol attıktan sonraki sevinci herşeye bedeldi. İnanıyorum ki formu yükseldikçe yüzü de daha çok gülecek ve- umarım inşallah lütfen- 2 yıllık sözleşmesi imzaladığında bize "Kewoooool" çığlıkları attıracak yeniden.

Son olarak,
yarın Futbol Aşkı'na katılacağını öğrendikten sonra maça da gelir kesin diyordum,
beni yanıltmadı ve maçı izlemek için televizyonu açar açmaz 10'u gördüm..
Ali Sami Yen seninle bir başka güzel be Gica diyorum ve I love you Hagi diyerek maç yazımı burada bitiriyorum.

Read more...

Comandante

Hagi yarın akşam 8'de NTV de yayınlanan Futbol Aşkı programına konuk.Her sene geliyor mutlaka,etraf da o kadar boş adam varken bizde onu görmek istiyoruz zaten.
Eminim çok güzel bir program olacaktır,izleyin izletin.

Read more...

Oysa Herkes Öldürür Sevdiğini..

16 Ekim 2009 Cuma

Milli maç arası her zamankinden daha mı uzun geldi ne? Bir türlü bitmek bilmedi şu 2 hafta..
Futbol ağırlıklı olarak yazacağız diye başladığımız blogumuz maç arasını da fırsat bilip gitgide dizi bloguna dönüşüyor gibi sanki, ama maçlar yeniden başladıktan sonra eski halimize geri döneriz diye düşünüyorum :)

Bir kaç gün önce Ceyda'nın tavsiyesiyle izlemeye başladığım ve çook beğendiğim bir dizi var ki, buraya yazmasam olmaz..

İsmi, Ezel..

Başlayalı 3 hafta olmuş aslında ama son bir-iki yıldır televizyonda haftası haftasına takip ettiğim bir dizi olmadığı için daha önce denk gelmeme rağmen sonuna kadar izlememiştim Ezel'i..Ceyda'nın msn iletisinde diziyle ilgili yazdığı repliği de görünce dayanamadım ve 3 bölümünü arka arkaya izlemeye karar verdim..Sonuç olarak, bence kesinlikle son zamanlardaki en iyi Türk yapımı dizi olmuş Ezel.
Bir kere dizinin başrolünde Kenan İmirzalıoğlu var ki, diziyi izlemek için başlı başına bir sebep olabilecek kadar karizmaya sahip!! :) Cansu Dere'nin dümdüz ve bomboş bakışları yer yer baysa da konusu hatrına onun sahneleri bile izlenilebilir kılınıyor.
Özellikle dizideki replikler harika.. Hele bir sahne vardı ki üçüncü bölümünde..
Önce Ömer ve Eyşan'ın hapishanedeki konuşmaları ve arkasından sesine hayran olduğum Tuncel Kurtiz'in ağzından duyduğumuz süper şiir.. Tek kelimeyle mükemmel bir sahne olmuş.. İzlerken ağladığımı söylemeye gerek bile duymuyorum, zira şu anda o sahnenin videosunu izlerken bile gözlerim doluyor..




Read more...

Just Smile!

12 Ekim 2009 Pazartesi




Tek bir kare fotoğraf..
Ve bu tek bir kare fotoğrafla bütün dertlerin,sıkıntıların,üzüntülerin,
sabahın 9:40ından akşamın 16:30una kadar yaşanan pazartesi yoğunluğunun verdiği yorgunluğun bir anda yokolup gitmesi..
Yerini tarifsiz bir gülümsemeye bırakması..
İşte bu yüzden..



İyiki varsın!

Read more...

What did you see?

10 Ekim 2009 Cumartesi


Az önce Flashforward'ın üçüncü bölümünü ikinci kere izledim, madem daha dışarı çıkmak için vaktim var, dizi hakkında birkaç birşey yazmadan bilgisayarı kapatmayayım dedim..
Sanıyorum ki bu dizi,bu sezon izlediğim en güzel dizi olmaya aday..Greys Anatomy hariç izlediğim bütün diziler salı sabahına denk geliyor ve salı yorgunluğundan sonra cuma gününe Flashforward ve greys anatomy'le başlamak güzel oluyor..Geçen senelerde Greys'i bu kadar merakla beklerdim ama son değişikliklerinden sonra iyiden iyiye baymaya başladı..Cuma sabahlarında beni 8de ayağa kaldıracak yeni birşey lazımdı o da Flashforward oldu. Resmen ekrandan bir saniye bile gözümü ayırmadan izliyorum, diziyi son 2 haftada bi 20 kişiye önermişimdir heralde, reklamını da baya iyi yapıyorum yani:)
ayrıca diziyi izleyemeyenlere veya izlememiş olanlara bir de haber; yakında dizimax'den yayınlanmaya başlayacakmış..

-spoiler içerir uyarıyorum-
Kahramanlarımız gelecekte bir flashforward olur mu olmaz mı diye araştırırlarken meğer geçmişte olmuş yahu, hem de Somali'de..
O değil de o somalili çocuğun olduğu flashbackteki kule neydi öyle.. Kesin 2009daki flashforwardla da bir alakası çıkacak, buraya yazıyorum!
Bölüm aslında baya bir durağan geçti, ne geçen haftaki D.Gibbons ne de Charlie'nin gördüğü Flashforward'ların etkisi vardı ama bambaşka bir açıdan baktılar bu sefer olaya..
-spoiler bitti-


Her ne kadar ilk 2 bölümün etkileyiciliğinin yanında oldukça sönük kalan durağan bir bölüm yayınlanmış olsa da son sahnesiyle yine "haftaya cuma gelsin bir an evvel" dedirtti. Ayrıca FBI'da bulunan karakterlerin kullandığı yıllar önceki olayları bile istatistikleriyle grafikleriyle bir bir bulan bilgisayarlara bayıldım,biz hala msn ve photoshop aynı anda açılınca bile kitlenen bilgisayarlarla uğraşalım, Amerikalı işi çözmüş!:))

Read more...

Mi TV

8 Ekim 2009 Perşembe



Her konuda olduğu gibi spor programlarında da seviyeyi yakalamak da zorlanan bir ülkeyiz biz.Özellikle hafta sonu bütün lig maçları oynandıktan sonra gecenin bir yarısı ortaya çıkan tipleri düşününce böyle bir yazı yazma isteği oluştu bende.Sevdiğim,izlerken zevk aldığım az da olsa öz spor programları var.Buyurun bakın.


Gol

Salı akşamları 20.00'de NTV Sporda yayınlanan gol programını takip etmek de gerçekten yarar var.Güntekin Onay,Mert Aydın ve Ersin Düzen üçlüsü 'dünyadan futbol' tadında bir program yapıyorlar.Özellikle Seria A'yı takip edenler gitsin izlesin,bu ülkede Güntekin Onay kadar İtalya futbolu birikimine sahip olan insan az bulunur.Hala kendisi 90 dakikada Rıdvan Dilmen'in karşısında neden ezilmektedir anlamış değilim.Neyse,Mert Aydın'ın da futbol bilgisini bilenler bilir,yine NTV Sporda yayınlanan 1-0-2 de de görebilirsiniz kendisini.Ersin Düzen olsada olmasa da olabilir sanırım,nedense bana hep Burcu Esmersoy'un erkek versiyonu gibi gelir kendisi.Ama güzel programdır,izleyin izletin.


Total Futbol

Sky Türk'de yayınlanan total futbol bence Türkiye'deki en samimi spor programı,saati ve günü -salı akşamları 21-23 de yayınlanmak da- 'Gol' ile çakışsa da Ali Ece kaptırmış gidiyorken zaplayasın gelmiyor TV'yi.Kendisinin futbol bilgisi ve üslubuna hayranım.Beşiktaş taraftarı olduğunu duyunca şaşırmamıştım,bu tip yazar çizer tayfasında sevdiğim kim varsa siyah-beyaz'a gönül vermiştir genelde..
Unutmadan,programın diğer üyeleri Mehmet Ayan,Fırat İşbecer,İlker Duralı ve Mustafa Sapmazdan oluşuyor.



Spor Servisi

Bu programı buraya koyarken baya düşündüm,çok sevdiğim bir program değil aslında.Öyle zaman ayırıp izlemiyorum.Ama rastlarsam da devamını getiriyorum.Türkiye de sevebildiğin bir Fenerbahçeli yazar var mı diye sorsalar,sanırım Mehmet Demirkol derim.Asla tarafsız demiyorum ona,bir takıma gönül vermiş birinin 'tarafsız' olmasını beklemek hatadır bana göre.Ama fanatik değildir diyebilirim çok rahat.
Programı bilenler içeriğini de az çok biliyorlardır.Genelde güncel 'spor' olaylarını tartışıyorlar programda,gazete küpürleri,köşe yazılarını yorumluyorlar.Türkiyedeki klasik spor programlarının aksine farklı birşey yapmaya çalışıyorlar.Haftanın ilk dört günü öğle saatlerinde yayınlanmakda program.


Ters Köşe

Aslında kimseye öneremem bu programı.Yıllarca 90 dakika izleyenlerin çektiği bir eziyet vardı.Hayır Hıncal Uluç değil,onun akli dengesinden şüphe duyduğum için hiçbir katagoriye sokmuyorum onu.Mehmet Yılmazdı bu isim.Orda durmasının tek nedeni fenerbahçeli olması olan,futbolun güzelliklerinden yoksun kalmış aciz bir adam.Programın haberini ilk aldığımda çok sevinmiştim.Kanat Atkaya benim için Türkiyedeki en iyi spor yazarlarından biridir.Cem Dizdar da aynı şekilde.Beşiktaşlı olmasına rağmen temiz ve iyi bir adamdır benim gözümde.3.ismi duymayana kadar çok güzel bir gelişmeydi benim için.Fakat Mehmet Yılmaz'ın adı yetti,izlemeyi düşünmüyordum.İlk programda Kanat Atkayada o '3. isimden' rahatsız olduğunu verdiği ayarlarla belli etti zaten.Ondan sonra ki programları pek izliyemedim,Murat Kosovalı olanı ise gerçekten çok iyiydi.O adamın içinde olduğu kötü birşey olamaz zaten.Neyse,dediğim gibi düzenli olarak hiç takip etmedim bu programı.Fakat kanat atkaya,cem dizdar ve umarım murat kosova 3'lüsü olursa,asla kaçırmam.Sizde kaçırmayın.


Yenilsen de Yensen de

Daha ntv sporda duyurulduğunda ilgimi çekmişti program.Türkiyede taraftarların konuşma hakkı yok çünki.Hiçbir platformda hiçbir şekilde isteklerini dile getirip konuşamazlar.Bu birilerinin ilgisini çekmiş olmalı ki bu güzel programı yayınladılar.Ben ilk haftadan beri takipdeyim.O zaman daha güzeldi program,her gün başka takımın taraftarları konuşuyordu.Ben 3 takım taraftarını da takip ediyordum.Şu an ki hali fazla karışık gelsede izlemeye çalışıyorum.
Bloglarını okuduğum,ekşi sözlükte bile takibinde olduğum Galatasaraylıları televizyonda izlemek gerçekten güzel.
Ha tabi sunan hatun sempatik ötesi Banu Yelkovan olunca,mutlaka izlenmeli.
ps : okul dolayısıyla hiçbiryere zaman ayıramıyorum,nedense icimden geldi yazmak.foto çok alakasız farkındayım,sadece hoşuma gitti.

Read more...

İnsan değilsin!!

5 Ekim 2009 Pazartesi

Aslında buraya uzuun bir yazı yazmıştım ama nasıl bitireceğimi bilemedim, uzadıkça uzadı..
O yüzden fotoğraflar herşeyi anlatmaya yetiyor da artıyor diye kısa kesiyorum..

Bu asil insan..bu kibar insan..
takımı stada götürecek otobüse bindiği halde, bizim için kalkıp otobüs camını açıp teker teker (tabi Kewell'ı çağıran benim ve Ceyda'nın arkadaşı Aybüke olduğu için yanımızda birsürü kişi olduğu halde önce üçümüzün formasıyla dergisini imzaladı,o kadar da havamız olsun artık!) bekleyen herkesin formasını imzaladı..
sonra.. otobüsteki yerine oturduğunda benim,bizim öpücüklerimize gülücükleriyle karşılık verdi, fotoğraf makinamı görünce poz bile verdi o insanın içini ısıtan gülüşüyle..


Futbola olan ilgi ve alakamın "ayy ne şeker bişi bu,bunun için izlim maçları oyy" dan ibaret olmadığını beni az çok tanıyan herkes bilir, bilmeyen de blogdaki yazılarımı okuduktan sonra fikir sahibi olmuştur sanıyorum ki.. ama bu güzel insan için, sırf onun için maç izleyebilirim! Hatta Tim Cahill ve Lucas Neill'den başka Aussie futbolcu tanımıyor olmama rağmen Avustralya milli takımı maçlarını izlemişliğim de vardır:)


Haldun abiye "Lütfen abi,Kewell gitmesin sözleşme imzalayın onunla" dediğimde gülüp göz kırpması, Kewell'a "Don't go please" dediğimde bana bakıp gülmesi.. bunlar iyi şeyler olsa gerek, onun gitmeyeceğine dair bir işaret olsa gerek :)
Geçen sefer geldiklerinde Kewell'ın eski neşesini kaybettiğini söylemiştim,
hala sahadaki eski neşeli hallerini özlesem de bize karşı bu halini, neşeli tavırlarını görmek çook mutlu etti..eskisi gibiydi..
Umarım en kısa zamanda bildiğimiz eski Wizard of Oz Kewell gibi mükemmel oynamaya kaldığı yerden devam eder ve en az 2 yıl daha Galatasaray formasını üzerinden çıkarmaz..

Read more...

Cehennem

4 Ekim 2009 Pazar

Ne kısacık bir sürede yenen 3 adet gol,ne de bütün maç boyunca berbat oynayışımız, bu yazının başlığını cehennem yapan şey, maçın sonunda gerçekleşen ve benimle Ceyda'nın da ortasında kaldığımız ve ucuz altattığımız saldırıdır..
Ankaragücü taraftarını anlatmama gerek yok..Herkes biliyor nasıl belalı bir taraftar grubu( holigan hatta terörist desem daha doğru olur gerçi ama neyse..) olduklarını.. Maç sonunda elbette olaylar çıkacağını biliyorduk ama bu denli büyük çapta birşey beklemiyorduk.. Kim olduklarını bilmediğim, sonradan forumlarda isimlerini öğrendiğim Sol Kapalı denen grup birden üzerimize koltuk parçaları yağdırmaya başladı.. ard arda patlayan maytapımsı şeyleri hiç söylemiyorum bile, zira onları devre arasında da patlatmışlardı.. Tribündeki yüzlerce insan, ve bunların içinde bulunan onlarca kadın ve çocuk.. Ne yapacağımızı şaşırmış vaziyetteydik.. ve bütün bunlar olurken tribünün önündeki onlarca polis olayları AVAL AVAL izliyordu!!
Birden ortalık baya hareketlenince bulduğumuz ilk boşluktan kendimizi aşağıdaki tellerin oraya kadar attık,karşımda bulunan Haldun Üstünel'e "Haldun abi kurtar bizi" diye bağırdığımı hatırlıyorum sanırım.. O ve Adnan Sezgin olmasa o arbedenin içinde ezilebilirdik muhtemelen, tribünün sahaya çıkan kapılarını açtırdılar ve bayanlarla çocuklu aileleri sahaya çıkardılar.. İşte tam o an kale direklerinin oradan tribüne baktığımda gördüğüm manzara korkunçtu,ne yazık ki kendimde olmadığım ve korkudan üç buçuk attığım için fotoğrafını çekemedim ama anlatılmaz yaşanır diyorum sadece.. Parçalanmış koltuklar,havada uçuşan taşlar ve çaresizlik içinde yüzlerce insanın olduğu Galatasaray tribünü.. Sanıyorum ki bizim yönetim olmasa bu müdahale de yapılmayacaktı ve biz tribünde kaderimize terkedilecektik.. Maçın sonucu ne olursa olsun, böyle bir olayın yaşanılması Türk futbolunun neden yerlerde süründüğünün en büyük kanıtı.. İstanbul P.ç'leri küfürlerini yedik, şehrinin takımını tut vaazlarını dinledik,dinliyoruz.. Peki soruyorum, içinde insan demeye dilimin varmadığı vicdansız yaratıkları barındıran bir takımı mı tutsaydım,bu mudur sağlıklı olan şey ??

Yenildik, fırtına gibi başladığımız sezonda duraklama dönemine biraz erken girdik bunlar önemli değil,hep diyorum hep de diyeceğim Rijkaard ve ekibine güvenim sonsuz.. ama benim için bu maçın özeti maç sonrasında yaşadığım ve belki de ilk kez ölüme bu kadar yakın olduğum bu dakikalardı..

Arda'yla muhabbet ettik,Kewell bizim için otobüs camını açtı imza dağıttı öpücüğümüze şirin gülücükleri ve el sallayışlarıyla karşılık verdi..hepsi birer rüya gibiydi, bunları anlatırım diye düşünüyordum bütün gün ama maç sonrasında yaşadığımız kabus bütün bunlara gölge düşürdü..

Read more...

Sen ne biçim bi'şeysin böyle vol.2

1 Ekim 2009 Perşembe


vol.2 dedik ama vol.2432677'ye kadar gidicek gibi duruyor bu "sen ne biçim bi şeysin böyle"ler.. zira Lord her yaptığıyla, her söylediğiyle bizi sürekli etkiliyor..
Fourfourtwo dergisi'nin ekim sayısına kapak olmuş.. Çok da güzel bir röportaj vermiş.. Sırf şu cümlesi bile "gerçek misin sen Harry?" sözünü söylettirmeye yetiyor..
"Mor formayı ilk gördüğümde mükemmel bir dizayn olduğunu düşünmüştüm. yine de tercihim sarı kırmızı parçalıydı çünkü Galatasaray'ın gerçek renkleri onlar. İngiltere'deyken bile galatasaray dendiğinde aklıma o sarı kırmızı parçalı forma geliyordu."


Gitme tamam mı?Lütfen..bi' kaç yıl daha görelim sarı-kırmızı parçalıyı üstünde..
Daha gidecek olma düşüncen bile bizi bu kadar üzüyorsa,sen gittiğinde ne oluruz bilinmez..O yüzden nolur gitme..


ps:dergi scanleri el emeğidir,bizzat kendim tarattım.

Read more...

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP